10 Mayıs 2020 Pazar

Gözlemler 9 - Sen hiç VLOG çektin mi Anne?

Sokakta yürürken tanık olduğum belki 7-8 yaşlarında bir kız çocuğunun annesine sorusu bu. “Sen hiç VLOG çektin mi Anne? O yaşta bir çocuğun vlogu nereden ve nasıl öğrendiğini, neleri izlediğini ve nelere özenip örnek aldığını sizlerin hayal gücüne bırakıyorum. En nihayetinde çocuk zihni bir sünger gibi işlev görüyor. Çevresinde maruz kaldığı her türlü bilgiyi emerek öğreniyor ve bu bilgiyle sorular soruyor. Yansıttığı da doğal olarak maruz kaldıklarından başkası değil.

Burada çocuğun öğretici/eğitici vloglar izleyip bunu sorduğu yargısında bulunmak isterdim ama bunun safça bir hayal olacağı konusunda sanırım hepimiz hemfikir oluruz. Youtube arama kısmına sadece “Vlog” yazıp, karşınıza çıkan videoları gördüğünüzde neden safça olacağını eminim daha iyi anlayacaksınız. Zira ben bu kadar işe yaramaz, bu kadar saçma sapan ve bu kadar şaklabanlık içeren bir vlog yığını ile karşılaşacağımı tahmin etmezdim. Çünkü takip ettiğim birkaç kanalda yayınlanan ve izlediğim vlog ve vlog tarzı içerikler dışında hiç bu aramayı yapmamıştım. Tabi ki Barış Özcan gibi kendine sanat, tasarım ve teknoloji temasını belirleyerek kaliteli içerik üretenleri kastetmiyorum ancak tüm bu şaklabanlıkları ve özellikle de aynı yaşlarda 1,3 milyon aboneli Youtuber'ı görünce bu çocuğun sorusunu garip karşılamıyorum ama değişen değerlerimiz ve geleceğimiz hakkında endişelenmeden de kendimi alamıyorum.( Yeni Salgın Youtuber: Bölüm 1 , Bölüm 2Nereye gidiyoruz? sorusu aklımı çokça kurcalıyor. Şahit olduğumu bu çürümeye Amin Maalouf Uygarlıkların Batışı adlı kitabında şöyle sitem ediyor.

    İsterlerse serseri olsunlar, "zenginlerin ve ünlülerin" rol model konuma yükseltildikleri bir devirde, bundan dolayı tüm değerler manzumesinin itibarını yitirdiği nasıl gösterilebilir?
 Ve şöyle devam ediyor:
    La Fontaine, Ağustos Böceği ile Karınca'da kendi zamanının ahlakını yansıtmıştı, evrensel ve kalıcı değerlere sahipmiş gibi görünün bu ahlak anlayışına göre, titiz, özenli ve günlük çalışma kesin değerlerdi ve ağustos böceği "bütün yaz" şarkı söyleyeceğine bu değerden esinlenmeliydi. Masalda güzel rol karıncaya aitti. Her mevsimde çalışma azmi sayesinde herkes tarafından onaylanıyor, masalın sonunda gülenleri kendi yanına çekiyordu. Ağustos böceği ise kendini köşeye sıkışmış hissediyordu. Günümüzde ise tam tersi oluyor. Karıncalarla alay ediliyor, onlar küçük görülüyor. Ebeveynlerinin ömürleri boyunca sabahtan akşama didindiklerini, buna rağmen ne maddi rahatlığa erişebildikleri, ne orta sınıfa dahil olabildiklerini ne de isimsizlikten kurtulabildiklerini görmüş gençler, onlara takdirden çok acıma hissiyle yaklaşıyorlar. O örneği izlemelerini destekleyecek hiçbir şey yok. Tam tersine, o örnekten uzak durmaya, isterse iğrenç dolandırıcılıklar ve kaçakçılıklarla olsun, "başarmış olanlara" öykünmeye veya her ne yoldan olursa olsun şöhret cennetinde kendi on beş dakikalarını kazanmaya teşvik ediliyorlar. Rol modellerin altüst olmasının, uzun süre ayıp kabul edilmişe hayranlık duymaya ve uzun süre örnek gösterilmişi aşağılamaya başlamanın bir nüfus bünyesinde nasıl zararlara yol açabileceği üzerinde ne kadar durulsa azdır.

İşte tüm bunların altında yatan tek bir güdü var. Kolay kazanılan başarı rüyası. Öyle sanıyorum ki, bunun için tek bir çözüm yolu bebeklikten itibaren, tüm gelişim ve eğitim hayatı boyunca aile, okul iş birliği ile sağlam bir değerler zinciri oluşturmak. Bu sayede de toplumun değer yargılarını kuvvetlendirerek toplumsal çürümenin önüne geçmek ve toplumu kalkındırmak. Bir belgesel dizi tavsiyesi ile yazımı noktalıyorum.  Hindistan’ın en yoksul ailelerinden sadece bir çocuğa  eğitim imkanı sağlayan, değer yargıları öğreten , sağlam bir akademik eğitim vererek iyi üniversitelere gönderen Shanti Bhavan okulunun ve öğrencilerinin hikayesi. Tek bir amaç üzerine kurulu bir sistem, toplumun en altta görülen kesimini kalkındırmak.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder