24 Ekim 2019 Perşembe

İyilik Günlükleri Üzerine - 1


Geçenlerde size 2. Sezonu Netflix’te yayınlanan İyilik Günlükleri (Kindness Diaries) adlı belgesel serisinden bahsetmiştim. Belgesel, Alaska’dan Arjantin’e kadar sadece insanların iyiliğine güvenerek gitmeye çalışan Leon Logothetis’in ilham ve umut veren yaşadıklarını konu alıyor.  İlk 4 bölümü izledikten sonra beni etkileyen, önemli olduğunu düşündüğüm notları paylaşmak istiyorum.

            Bu yolculuğuna çıkış sebebini şöyle anlatıyor Leon. “Dünyamızı düşündüğümüzde, genellikle aklımıza acının, kaosun ve nefretin görüntüsü gelir. Ama görülecek daha fazlası var. Sadece nereye bakmamız gerektiğini bilmeliyiz ve yakından baktığımızda insanlığı en iyi haliyle görürüz. İyilik, dünyayı değiştirebilir.” İlk bölümde karşılaştığı Tom, nereye bakmamız gerektiğine “Zamanımızın çoğunu yukarıda (başını gösteriyor) geçiriyoruz. Ancak aşağı(kalbini gösteriyor) inmediğin sürece yaşamıyorsun .” diyerek işaret ediyor. Bölümün sonunda Leon’u evinde misafir eden Jon ise aşağıya indiğinde ve kalbin ile ilgilendiğinde aslında kendine iyilik yaptığını söylüyor. Belki de hayatımızın en önemli ve vazgeçilmez görünen parçası olan teknoloji ve “akıllı” nimetlerini o kadar çok benimsedik ki tüm hayatımızı yukarıda geçiriyoruz. “İnsanlarla konuşmaya ihtiyaç duymuyoruz çünkü her an, herkese bağlıyız(connected) diyor Tom ve Türkçe’ye “Gerçek manada ilişki kurmadan, herkes ile ilişki içindeyiz.” olarak çevirebileceğim “connected through disconnected” diye ekliyor. Böylece şu anı kaçırıyoruz çünkü hayat şu an yaşanıyor. 5 dakika sonra değil, 5 dakika önce de değil.

Devamında iki hafta önce yaşadığı bir yardım etme olayını anlatıyor. “Market sırası beklerken, önümdeki kızın kredi kartı birkaç kez denenmesine rağmen çalışmadı. Biraz bekledikten sonra “sorun değil, ben hallederim.” dedim. Etrafın ilginç ve emin misin bakışları eşliğinde “Önemli değil, ben öderim.” dedim.”  Ve şu soruyu soruyor: Bu neden normal değil? Neden çok büyük bir olay? Halbuki çok basit bir şey. Bunu duyunca bizim de ne kadar çevresine duyarsızlaştığımızı düşündüm. İnsanların sadece izleyerek videosunu çektiği cinayetler, sokaklarda bir dilim ekmeğe muhtaç insanlar ve uzatıl(a)mayan yardım elleri. Endişeden, korkudan, vurdumduymazlıktan, güvensizlikten uzatılmayan yardım elleri. Tabi ki uzatılan elleri de görmeli, yüceltmeli, ön plana çıkartmalı ve örnek almalıyız. Aklıma 3 örnek geliyor . İlki Türkiye İhtiyaç Haritası (https://www.ihtiyacharitasi.org/ ), ikincisi atık kağıt toplayan Mehmet Karamanlı’ ya sürpriz doğum günü kutlaması  düzenleyen üniversite öğrencileri 

ve sonuncusu bunun farklı bir versiyonu cam silen çocuğa yapılan sürpriz ve niceleri.


 İşte ihtiyacımız olan bu iyilikler. Çünkü iyilik, dünyayı değiştirebilir. İyilik bize doğru gelir ve onu paylaşabildiğimiz kadar çok insanla paylaşmak bize kalmış. Eğer iyilik yapmaktan keyif alıyorsak, başkalarının mutluluğu bizi mutlu ediyorsa, yukarıdan aşağıya inenlerden biri olma yolunda ilerliyoruz demektir.

            2.Bölümün başında Nowatah adlı bir Kızılderili 1964-1970 yılları arasında Kanada’da yerel okullarda onlara uygulanana kültür soykırımını anlatırken şu derin ve çarpıcı cümleleri kullanıyor. “İçimdeki Kızılderili’yi çıkartıp, beni sen gibi yapmaya çalıştılar. Bizi kontrol edebilsinler diye. Kültürümün yok edilişi, içimden bir şeyin sökülüp alınması gibi hissettirdi. Halbuki ten renginin bir önemi yok. Çünkü hepimiz burada yaşamak zorundayız. Tek alamadıkları şey ise kahkahamızdır. Onu alamadılar. İşte  esas olan budur.” Derin yaraların izlerini taşıyan bu cümleler, beni de derinden etkiledi. Çünkü ben de kültürü yok edilmeye çalışılan ve sürgün edilen Bulgaristan göçmenlerinden biriyim. Bu konuyu merak edenler olur ise “Sürgün ve Ölüm-Bulgaristan ”  adlı belgeseli izleyebilirler.

. İlave olarak, okumadığım ancak adıyla ilgili çeken Eğitim-Bir Kitle İmha Silahı-John Taylor Gatto adlı  kitap, eğitimin ne amaçlar için kullanıldığına göz atmak için ideal olabilir.
bir kitle imha silahı ile ilgili görsel sonucu"
 Son kısımda ise evini her Çarşamba barbekü vesilesiyle oraya yeni gelen her çeşit insana açan Richard’ın  iyilikleri var. Bir topluluğuna ait olmanın ne kadar önemli olduğunu söylüyor. Daha da önemlisi ise diyor: “Ortak gülüşü paylaşmak.” Çünkü hepimiz aynıyız ve burası sahip olduğumuz tek yer ve Nowatah’ın dediği gibi “Hepimiz buraya yaşamak zorundayız.” 3. ve 4. Bölümlerde zorluk yaşayan insanların aynı zorlukları yaşamasınlar diye diğer insanlara yardım etmede gösterdikleri istek ve çaba üzerine. Daha az şeyi olan insanların, daha fazla yardım ettiğini ve iyilik yaptığını anlatıyor.

            Özetle ve kısaca, tek bir mesaj var. “ İyilik, canlı ve hayatta”. (Kindness is alive and well)

Seyfi Şerifoğlu
24.10.2019
           

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder