Geçenlerde
size 2. Sezonu Netflix’te yayınlanan İyilik Günlükleri (Kindness Diaries) adlı
belgesel serisinden bahsetmiştim. Belgesel, Alaska’dan Arjantin’e kadar sadece
insanların iyiliğine güvenerek gitmeye çalışan Leon Logothetis’in ilham ve umut
veren yaşadıklarını konu alıyor. İlk 4
bölümü izledikten sonra beni etkileyen, önemli olduğunu düşündüğüm notları paylaşmak
istiyorum.
Bu
yolculuğuna çıkış sebebini şöyle anlatıyor Leon. “Dünyamızı düşündüğümüzde,
genellikle aklımıza acının, kaosun ve nefretin görüntüsü gelir. Ama görülecek
daha fazlası var. Sadece nereye bakmamız gerektiğini bilmeliyiz ve yakından
baktığımızda insanlığı en iyi haliyle görürüz. İyilik, dünyayı değiştirebilir.”
İlk bölümde karşılaştığı Tom, nereye bakmamız gerektiğine “Zamanımızın çoğunu
yukarıda (başını gösteriyor) geçiriyoruz. Ancak aşağı(kalbini gösteriyor)
inmediğin sürece yaşamıyorsun .” diyerek işaret ediyor. Bölümün sonunda Leon’u
evinde misafir eden Jon ise aşağıya indiğinde ve kalbin ile ilgilendiğinde
aslında kendine iyilik yaptığını söylüyor. Belki de hayatımızın en önemli ve
vazgeçilmez görünen parçası olan teknoloji ve “akıllı” nimetlerini o kadar çok
benimsedik ki tüm hayatımızı yukarıda geçiriyoruz. “İnsanlarla konuşmaya
ihtiyaç duymuyoruz çünkü her an, herkese bağlıyız(connected) diyor Tom ve Türkçe’ye
“Gerçek manada ilişki kurmadan, herkes ile ilişki içindeyiz.” olarak
çevirebileceğim “connected through disconnected” diye ekliyor. Böylece şu anı
kaçırıyoruz çünkü hayat şu an yaşanıyor. 5 dakika sonra değil, 5 dakika önce de
değil.
Devamında
iki hafta önce yaşadığı bir yardım etme olayını anlatıyor. “Market sırası beklerken,
önümdeki kızın kredi kartı birkaç kez denenmesine rağmen çalışmadı. Biraz
bekledikten sonra “sorun değil, ben hallederim.” dedim. Etrafın ilginç ve emin
misin bakışları eşliğinde “Önemli değil, ben öderim.” dedim.” Ve şu soruyu soruyor: Bu neden normal değil?
Neden çok büyük bir olay? Halbuki çok basit bir şey. Bunu duyunca bizim de ne
kadar çevresine duyarsızlaştığımızı düşündüm. İnsanların sadece izleyerek videosunu
çektiği cinayetler, sokaklarda bir dilim ekmeğe muhtaç insanlar ve
uzatıl(a)mayan yardım elleri. Endişeden, korkudan, vurdumduymazlıktan,
güvensizlikten uzatılmayan yardım elleri. Tabi ki uzatılan elleri de görmeli,
yüceltmeli, ön plana çıkartmalı ve örnek almalıyız. Aklıma 3 örnek geliyor .
İlki Türkiye İhtiyaç Haritası (https://www.ihtiyacharitasi.org/
), ikincisi atık kağıt toplayan Mehmet Karamanlı’ ya sürpriz doğum günü
kutlaması düzenleyen üniversite
öğrencileri
ve sonuncusu bunun farklı bir versiyonu cam silen çocuğa yapılan sürpriz ve niceleri.
İşte ihtiyacımız olan bu iyilikler. Çünkü iyilik, dünyayı değiştirebilir. İyilik bize doğru gelir ve onu paylaşabildiğimiz kadar çok insanla paylaşmak bize kalmış. Eğer iyilik yapmaktan keyif alıyorsak, başkalarının mutluluğu bizi mutlu ediyorsa, yukarıdan aşağıya inenlerden biri olma yolunda ilerliyoruz demektir.
ve sonuncusu bunun farklı bir versiyonu cam silen çocuğa yapılan sürpriz ve niceleri.
İşte ihtiyacımız olan bu iyilikler. Çünkü iyilik, dünyayı değiştirebilir. İyilik bize doğru gelir ve onu paylaşabildiğimiz kadar çok insanla paylaşmak bize kalmış. Eğer iyilik yapmaktan keyif alıyorsak, başkalarının mutluluğu bizi mutlu ediyorsa, yukarıdan aşağıya inenlerden biri olma yolunda ilerliyoruz demektir.
2.Bölümün
başında Nowatah adlı bir Kızılderili 1964-1970 yılları arasında Kanada’da yerel
okullarda onlara uygulanana kültür soykırımını anlatırken şu derin ve çarpıcı cümleleri
kullanıyor. “İçimdeki Kızılderili’yi çıkartıp, beni sen gibi yapmaya çalıştılar.
Bizi kontrol edebilsinler diye. Kültürümün yok edilişi, içimden bir şeyin sökülüp
alınması gibi hissettirdi. Halbuki ten renginin bir önemi yok. Çünkü hepimiz
burada yaşamak zorundayız. Tek alamadıkları şey ise kahkahamızdır. Onu alamadılar.
İşte esas olan budur.” Derin yaraların
izlerini taşıyan bu cümleler, beni de derinden etkiledi. Çünkü ben de kültürü
yok edilmeye çalışılan ve sürgün edilen Bulgaristan göçmenlerinden biriyim. Bu
konuyu merak edenler olur ise “Sürgün ve
Ölüm-Bulgaristan ” adlı belgeseli
izleyebilirler.
. İlave olarak, okumadığım ancak adıyla ilgili çeken Eğitim-Bir Kitle İmha Silahı-John Taylor Gatto adlı kitap, eğitimin ne amaçlar için kullanıldığına göz atmak için ideal olabilir.
Son kısımda ise evini her Çarşamba
barbekü vesilesiyle oraya yeni gelen her çeşit insana açan Richard’ın iyilikleri var. Bir topluluğuna ait olmanın
ne kadar önemli olduğunu söylüyor. Daha da önemlisi ise diyor: “Ortak gülüşü
paylaşmak.” Çünkü hepimiz aynıyız ve burası sahip olduğumuz tek yer ve Nowatah’ın
dediği gibi “Hepimiz buraya yaşamak zorundayız.” 3. ve 4. Bölümlerde zorluk
yaşayan insanların aynı zorlukları yaşamasınlar diye diğer insanlara yardım
etmede gösterdikleri istek ve çaba üzerine. Daha az şeyi olan insanların, daha
fazla yardım ettiğini ve iyilik yaptığını anlatıyor.
. İlave olarak, okumadığım ancak adıyla ilgili çeken Eğitim-Bir Kitle İmha Silahı-John Taylor Gatto adlı kitap, eğitimin ne amaçlar için kullanıldığına göz atmak için ideal olabilir.
Özetle
ve kısaca, tek bir mesaj var. “ İyilik, canlı ve hayatta”. (Kindness is alive
and well)
Seyfi Şerifoğlu
24.10.2019
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder