Lise yıllarında okulumuza bir üniversitenin
öğretim üyelerinden oluşan bir ekip tanıtıma gelmişti. O güne dair bende merak
uyandıran tek şey Deniz Ülke Arıboğan’ın “Tarih sadece savaşlardan ibaret
değildir. Acaba tarihte ilk kim pilavı yaptı?” mealindeki sözü oldu ve beni
tabiri caizse şoke etmişti. Gerçekten kimdi ve pirinci pişirmeyi nasıl akıl
etmişti? Neden bunları bize hiç
öğretmemişlerdi? Daha da önemlisi “Biz neden hiç merak edip, sormamıştık?”
Burada eğitim sistemindeki eksiklikleri sayarak
şikayet edecek değilim. Sadece bu yazıda ülkemiz için en iyisini ümit etmekle
yetinerek, meraklısı için eğitim alanı ile ilgili bir kaç ilginç kaynak
paylaşacağım. İlki dünyanın en iyi eğitim sistemi olarak kabul edilen
Finlandiya’nın her anlamıyla bugüne nasıl geldiğini anlatan ve Atatürk’ün de
askeri okulların müfredatına girmesini emrettiği kitap “Beyaz Zambaklar Ülkesinde”. İkincisi, bir kısmında Finlandiya eğitim
sistemini inceleyen Micheal Moore’un “Where
to Invade Next?” belgeseli. Sonuncusu ise eğitim alanında uluslararası
danışman olan Sir Ken Robinson’un konuşmaları. En çok tavsiye ettiğim üç
konuşması ise şöyle : Do schools kill creativity?(Okullar yaratıcılığı
öldürüyor mu?) , Bring on the learning
revolution!(Öğrenme devrimi başlasın!)
ve How to escape education's death valley ( Eğitim’in ölüm vadisinden nasıl
kaçılır . )
Şimdi gelin sizi M.Ö 3000 li yıllara götüreyim ve
ilk başta Deniz hocanın sorusunun bir başka versiyonunu sorayım. Peki “Tarihte
yazılı kaynaklarda adı geçen ilk kişi kim?”
Burada Yuval Noah Harari’nin Sapiens: Hayvanlardan Tanrılara (İnsan Türünün Kısa Bir Tarihi) adlı
kitabının 131. Sayfasını sizinle paylaşmak istiyorum.
“Uruk şehrinden kil
tablet.Aşağı yukarı MÖ 3400-3000 .”Kushim” belirli bir kişinin adı olabilceği
gibi, bir idarei görevin ismi de olabilir. Eğer bu birinin ismiyse tarihte adı
bilinen ilk insan Kushim olabilir! Tarihteki eski insanlara verilmiş tüm
isimler(Neandertaller, Natuflar, Chauvet Mağarası, Göbekli Tepe) modern
icatlardır. Örneğin, Göbekli Tepe’yi inşa edenlerin oraya ne dediğini
bilmiyoruz. Yazının ortaya çıkmasıyla birlikte tarihi, o dönemin yaşayanlarının
gözünden okuyabilmeye başladık. Kushim’in komşuları onu çağırdığında gerçekten
de “Kushim” diye bağırmış olabilirler. Tarihte adı yazılmış ilk insanın
peygamber, şair veya büyük bir komutan değil de bir muhasebeci olması çok
anlamlıdır.”
“Tabletin aşağı yukarı çevirisi ise şöyle : “ 37
ayda toplam 29.086 ölçü arpa teslim alındı. İmza, Kushim”. Tarihteki ilk
metinler felsefi bir düşünce, şiir, efsane, yasa, hatta savaş zaferlerinden
bile değil, vergi ödemelerinden, borç birikimlerinden ve mülkiyet sahipliğinden
bahseden sıkıcı ekonomik belgelerdi.” Diyor Harari sayfanın devamında. Tüm
bunların altında yatan sebep ise hesap kayıtlarının artık sözlü olarak
tutulamamaya başlanmasıdır. İşte bu kadar basit bir nedenden ötürüdür 6000 yıl
önce yazının ortaya çıkması.
“Söz
uçar, yazı kalır. ( Verba volant, scripta manent)”
Yazının keşfiyle artık kayıt tutabilir, veri saklayabilir halde geldik.
Önceleri çivi yazısı ve hiyerogliflerle başladık. Derken alfabenin ortaya
çıkışı, sonra matbaa ile birlikte bu bilgilerin yayılması hızlandı. Bugün dijitalleşme ile geldiğimiz noktayı birkaç örnek ile sizinle paylaşmaya çalışacağım.
Son 10 yılda dijitalleşme ile eksponansiyel olarak artan veriyi anlamak
adına şu bilgiyi de paylaşayım . 2014 yılında IBM, dünya üzerindeki verinin
%90’ının son birkaç yılda üretildiğini söyledi. İnanılmaz bir veri patlaması
yaşıyoruz ve işte buna büyük veri diyoruz.
Bunun yanında IoT (Nesnelerin İnterneti), hatta IoE (Her şeyin İnterneti)
ve diğer alanlarda üretilen veriyi koyduğumuzda bu hayal dahi edemediğimiz
evren, biraz daha hayal edilemez hale geliyor ve daha da ilerisi IBM’e göre
2020 yılında dünya üzerindeki veri her 12 saatte bir ikiye katlanacak.
Bu nokta da aklımıza tek soru geliyor. “Tüm bu verilerle ne yapacağız? veya “Tüm bu verileri nasıl kullanacağız?” Big Data Analizi günümüzün en önemli
konularından biri ve bu verilerin analiz edilmesiyle neler yapıldığına dair
birkaç örnek paylaşmak istiyorum.
Manchester’daki akademisyenler tarafından yapılan
çalışma ortaya koydu ki Amerikan Stok Marketi’ ndeki hareketlenmeleri Twittter’
daki atmosfere bakarak tahmin etmek mümkün.
Twitter Stock Market Prediction adlı uygulama gerçek zamanlı olarak,
verilen zaman dilimi içinde tweetler aracılığı ile paylaşılan duyguları analiz
ediyor ve Twitter’ ın modunu tahmin ediyor. Diğer bir deyişle, popülasyonun
mutluluk, endişe ve enerji seviyelerini tahmin ediyor ve Twitter’ daki havanın
US Stok Marketi’ ndeki dalgalanmalarla ilgili olduğu ortaya çıkıyor. Hatta
görünen o ki ,o yönde gidiyor. Bu yüzden, 3-4 gün sonraki finansal değişikliklerin
tahminleyicisi olarak işlev görüyor program. Acaba mutluluk seviyesi
yükseldiğinde, hisse senetleri de muhtemelen yükselecek.
Farklı bir örnekte ise , Los Angeles’taki polisler
nerede devriye gezmesi gerektiğini anlamak için suçları tahmin eden Predpol adlı bir uygulama kullanıyor.
Geçmiş yıllardaki suç raporlarını analiz eden ve bir tahmin algoritması
kullanan program, harita üzerinde suçluların yüksek ihtimalle harekete
geçecekleri noktaları kırmızı ile işaretliyor. Bu bölgelerde polis sayısı artırılıyor.
Program, analizcilerden 6 kat daha doğru şekilde suçları tahmin etmeyi başardı.
Son örnek olarak ; Hava Limanlarında dakikalar çok önemli. Eğer
uçak, yer ekibi hazır olmadan iniş yaparsa, uçuş ekibi ve yolcular uçakta
beklemek zorunda kalırlar. Tam tersi durumda ise yer ekibi dakikalarca uçağın
inmesini beklemek zorunda kalır. İki durumda da zaman ve maliyet kaybı söz
konusu. Bir Amerikan hava yolu şirketinin iç araştırmasından öğrendiği şey ise ,
uçuşların %10’undan tahmini iniş ile gerçekleşen iniş arasında en az 10 dakika
fark var. %30’unda ise en az 5 dakika fark var. O zamana kadar hava yolu şirketi
uzun yıllardır sektörde kullanılan ve pilotlar tarafından verilen tahmini iniş
zamanını kullanıyordu. Hava yolu şirketi , PASSUR Aerospace tarafından sağlanan
RightETA hizmetini kullanma kararı aldı. RightETA ise tahmini iniş zamanını,
hava koşullarını, geçmiş uçuş takvimlerini ve kendi topladıkları radar
verilerini analiz ederek veriyor. Basit olarak sistem şunu analiz ediyor. “ Bu
şartlar altında hava limanına inen uçaklarda neler yaşandı?” Bu sayede hava yolu şirketi, büyük veri
analizini kullanarak, her yıl, her hava alanında birkaç milyon dolar tasarruf
sağladı.
Özetle, tabletlere kazılarak kaydedilen ilk
verilerden, günümüzde ulaştığımız veri muazzam boyutlara ulaştı ve bununla ne
yapacağımız konusu teknolojinin en önemli sorusu. Bir noktada tüm bu verileri
kullanarak daha iyi kararlar veriyoruz hatta geleceği tahmin ediyoruz.(
Stock-out verilerini analiz ederek, gelecekte ne zaman, hangi üründen stock-out
olunacağının analizi gibi). Diğer yandan ise çizi yazısı ile başladığımız
şekiller ile veri yolculuğunda, emojiler
ile aynı noktaya mi geldik acaba diye sormadan edemiyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder