24 Şubat 2018 Cumartesi

Akıllı Nesneler Üzerine




               M.Ö 7.yüzyılın sonu ile 6.yüzyılın başında Aydın’ın güneybatısı Miletos’ta yaşamış iki asilzade arkadaş Anaksimandros ve Tales.

Tales, Mısır’a yaptığı bir ziyarette Nil boyunda çalışan kadastrocuların her Nil seli yaşandıktan sonra sınırları tahrip ola tarlaların sınırlarını baştan çizmek için geometrik kurallar kullandıklarını görmüş ve kaynağını sormuştu. Kaynak, ustadan çırağa geçen zanaat bilgisiydi. Bunlar arasında benzer üçgenler, Pisagor kuralı gibi hepimizin bildiği basit geometrik kurallar vardı. Tales’in dehası ise, bu kuralların ispat edilebilir kesin bilgiler olduğunu keşfetmesi ve bunları teoremler haline getirererk ispat kavramını geliştirmiş olmasıydı. Tales bu keşifle çok heycanlanıp, Miletos’a dönünce bunu Anaksimandros’a anlattığı söylenir ve bu iki kafadar dinden bağımsız olarak doğa olaylarını bilip bilemeyeceklerini düşünmeye başladılar. “Acaba” diyorlardı, “Şu içinde yaşadığımız dünyanın da geometri gibi “akılcı” bir açıklaması var mıdır?”  İşte en eski belgelenmiş kayıtlarla modern bilimin doğuşu, bu iki arkadaşın bu soruya verdiği cevaplar ile olmuştur.

               Bu basit sorunun tek ve çok makul bir amacı var. İnsanoğlunun içinde yaşadığı çevreyi anlama isteği. Avcı-toplayıcı insanlardan beri bu istek mevcut. Onlar için bu isteğin sebebini anlamak güç değil zira anlayamadığı, kavrayamadığı bir doğada hayatta kalması mümkün değil. Bir ölüm-kalım meselesi.

               Tales ve Anaksimandros devrinde bu sorular daha çok , dinden ve tanrılardan bağımsız olarak bu çevreyi anlayıp, olan biteni önceden kestirebilir miyiz, bu bilgiyi kendi yararımıza kullanabilir miyiz veya bazı olayların önüne geçebilir miyiz amacıyla soruluyordu. Bu da en nihayetinde modern bilimin temellerinin oluşmasını sağladı. Bilimin  temel taşları olduğunu düşündüğüm üç kavram var. Merak, eleştiri ve Akıl. Bu yüzden insann en büyük silahı aklıdır ve bunu kullanarak çevresini öğrenmek, bilgiye ulaşmaya çalışmak insanoğlunun en büyük macerasıdır.

               Günümüzde ise bilim ve teknolojinin de yardımıyla çevremizi anlama ve analiz etme gücümüz çok ileri seviyelere ulaştı. Her anımıza etki eden sihirli bir kelime var ”AKIL”. Çevremizi gözetleme ve analiz etme gibi alanlardaki kavramı ise “Akıllı Nesneler” olarak adlandırıyoruz.(Smart Objects). Bu nesneler internet bağlantısı aracılığı ile hayatlarımızı kolaylaştırıyor , bize destek oluyor hatta bizim sağlığımızı dahi düşünüyor.

               Akıllı nesneler, internete bağlı olarak, çevredeki verileri toplayan, analiz eden ve gerçek zamanlı olarak bize destek sağlaya araçlar olarak adlandırılabilir. Bu nesneler, evimizi, çocuklarımızı izleyebilir, sıcaklık, nem gibi verileri toplayabilir, size tavsiyeler verebilir hatta doktorunuza veya koçunuza bilgi gönderebilir. Kısaca sizin çevrenizi analiz ederek, kontrol etmenize yardımcı olan nesnelerdir. Farklı ihtiyaçlara yönelik geliştiren çok sayıda akıllı nesneler mevcut. Bunlardan seçtiğim 8 tanesini sizinle paylaşmak istiyorum.

                Anne-Baba olmak ve bebek yetiştirmek, ciddi dikkat gerektiren bir beceri. İletişim kuramadığınız bir varlığın, sorunlarını anlamaya çalışmak  oldukça zor. Önemli problem belirtilerini anlayamamak, gözden kaçırmak ise ciddi risk oluşturan bir durum. “Smart Diapers”, akıllı bir bebek bezi. Bebek bezi içindeki sensörler ile bebeğin hidrasyonunu, böbrek sağlığını kontrol etmemize yardımcı oluyor. Bez, bebeğin idrarini analiz ederek bakterileri tespit edebiliyor ve protein seviyesini ölçebiliyor. Bez değişimi, bebeğin su ihtiyacı veya bebek doktorundan randevu alınması gibi konularda ebeveynlere önerilerde bulunuyor ve genç ebeveynlere destek olarak, rahatlamalarına yardım ediyor.

               Akıllı giysi kapsamında yetişkinlerde ise “OM Signal” vücut verilerini toplayan akıllı bir T-shirt olarak karışımıza çıkıyor. Fiber kumaş altındaki sensörler yardımıyla kalp atışı, kan basıncı, vücut sıcaklığı ve kandaki oksijen oranını takip ederek , sürekli analiz ediyor. Önemli bir toplantı öncesi stres seviyenizi ölçerek, size derin bir nefes almanızı tavsiye ediyor veya koşu sırasında kalp atışınız aşırı yükselirse, size yavaşlamanızı söylüyor. Diğer bir akıllı giysi ise  Ministry of Supply adlı girişimin geliştirdiği,  içinde akıllı termostat bulunan “Mercury” adlı mont. Tüm hava şartlarına dayanıklı ve ses ile kontrol edilebiliyor. Mont, optimal sıcaklığımıza göre otomatik olarak ısınıyor. Kısaca giysilerimiz bizi gözetliyor diyebiliriz.

               Akıllı nesne denince akla genel olarak şehir hayatına özgü gibi fikir gelebilir. Ancak aksine akılı nesneler, kırsal yaşama ve tarıma da odaklanmış durumda. “Pure Sense” , toprağa yerleştirilmiş bir sensör sistemi. Bu sensörler , sulama sistemine bağlı. Toprağın nemini, bitkilerin su ihtiyacını ölçüyor ve gerektiğinde sulama sistemini çalıştırıyor. Ayrıca gübreleme için de kullanılabiliyor. Arazi verilerini gerçek zamanlı takip ederek, ne kadar sulama yapıldığını, ne kadar gübre kullanıldığını analiz ediyor. Böylece verimi artırarak, çevresel etkileri de azaltıyor.

               Kırsal yaşamdan yine günümüzün çalışma yerleri olan ofislere gelelim. Oturmak, zamanın en büyük hastalıklarından olarak gösteriliyor ve maalesef ofis yaşamı bizi neredeyse tüm gün oturmaya mahkum etmiş durumda.  Sürekli oturmanın sigaradan daha zararlı olduğundan bahsediliyor ve uzmanlar  yirmi dakikada bir, kalkarak hareket etmemizi tavsiye ediyorlar.  Bu noktada yine imdadımıza akıllı nesneler yetişiyor. Her gün kullandığınız mobilyaların sizi ve sağlığınızı düşündüğünüzü hayal edin. “Stir Kinetic Desk” sensörler yardımıyla, çalışma masanıza oturduğunuzda duruşunuzu, davranışlarınızı analiz ediyor ve bu bilgiler aracılığıyla , ihtiyaçlarınıza göre, hidrolik ayaklar sistemi ile masa boyu gün boyu değişiyor. Hatta birkaç saatliğine ayakta çalışma imkanı da sunuyor. Günlük işin yarısını ayakta yapmak, 2 saatlk yürüyüşe eşit fayda sağlıyor. Aynı zamanda gerçek zamanlı kalori yakımını hesaplayarak sizinle paylaşıyor.

               Hastalandığınızı veya bir yakınınızın hastalandığını düşünün. İlaçlarınızı doğru bir şekilde kullanıyor musunuz? “Glowcap Connect” akıllı bir ilaç kutusu olarak, ilaçların doğru şekilde alınmasını sağlıyor. Tek yapmanız gereken detayları girmek. Böylece sensörler ile tedavinin doktor reçetesine uygun gidip gitmediğini kontrol ediyor. Eğer ilaç alma unutulursa, kutu ses çıkararak, yanıp sönüyor. Hatta ilaç bitmeden, sürekli ilaç aldığınız eczaneye sipariş geçerek, tedavinin aksamadan devam etmesini sağlıyor.

               Akıllı nesnelerin bize diğer bir faydası ise alışkanlık kazanmak veya bazı davranışları terk etmek konusunda bize yardımcı olması. “Hapi Fork” , Fransa’da geliştirilen, elektronik, akıllı bir çatal. Daha iyi ve sağlıklı yeme alışkanlığı kazanmamız için destek oluyor.  Sık sık hızlı yemek yiyoruz. Bu da sindirim sistemimizi olumsuz etkileyerek, doygunluk hissini geciktiriyor. Sindirim sistemimiz daha fazla yoruluyor. Akıllı çataldaki sensörler yeme hızımızı ölçerek, çok hızlı ise titriyor. Böylece hızlı yeme alışkanlığını terk etmemize yardımcı olarak, daha sağlıklı yemek yememizi sağlıyor.

               Genelde  bu uygulamalar modern günlük yaşamın şartlarını iyileştirmeye yönelik gibi gözüküyor. Ancak dünyanın birçok yerinde hayatını devam ettirecek minimum koşullara sahip olmayan insanlar yaşıyor. Afrika kırsalındaki, düzgün çalışan içme suyu pompaları, orada yaşayan insanlar için hayati öneme sahip. Ancak bunların izlenmesi ve sürekli düzgün çalışmasının sağlanması çoğu zaman oldukça zor ve maliyetli. “Smart Hand Pumps” , Oxford Üniversitesinden bir araştırma ekibinin geliştirdiği, su kuyularındaki pompalara vericiler yerleştirerek, su akışının izlenebildiği bir uygulama. Su yetersizliği durumunda, en yakın köye SMS gönderiyor ve araştırmacılar,  bu gibi problemleri tespit ederek, bu aletin sorunları öngörebilmesini ve içme suyuna devamlı erişim sağlanmasını umuyorlar.

               Tüm bu uygulamalar hayatımızı daha fazla kontrol etmemize yardımcı oluyor. Daha fazla endişeliyiz ve daha fazla doğru seçim yapmaya çalışıyoruz. Dijital teknolojiler, dünyayı daha şeffaf hale getiriyor. Devreler ve sensörler aracılığıyla her şey daha minyatür bir halde hayatımıza giriyor ve en önemlisi bu sayede daha fazla kontrol sahibi gibi hissediyoruz.

               Birinci nesil akıllı nesneler, denetleme ve gözlem işlevlerine sahip. Bebeğin sağlığı, evin sıcaklık ve nemi, tarlanın kontrolü gibi. İkinci nesile geçtiğimizde denetleme ve gözlemin ötesinde, bu bilgileri kullanarak bize koçluk veren, akıllı asistanlara sahip olduk. Hapifork, OM Signal gibi. Üçüncü nesil ise otonom ve bağımsız hareket edebilen akıllı nesneler. Karar alma ve sizin yerinize harekete geçme özelliğine sahipler. Stir Kinetic Desk örneğinde olduğu gibi.

               Sonuç olarak  şunu söyleyebilirim. Basit ve hayatımızı kolaylaştıran kararları akıllı nesnelere bırakabiliriz. Ancak yine de neleri akıllı nesnelerin kontrolüne bırakacağımız bize bağlı. En nihayetinde insanın da tek silahı AKLI.

 

23.02.2018

Seyfi Şerifoğlu

              

              

              

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder