M.Ö
7.yüzyılın sonu ile 6.yüzyılın başında Aydın’ın güneybatısı Miletos’ta yaşamış
iki asilzade arkadaş Anaksimandros ve Tales.
Tales, Mısır’a yaptığı bir
ziyarette Nil boyunda çalışan kadastrocuların her Nil seli yaşandıktan sonra
sınırları tahrip ola tarlaların sınırlarını baştan çizmek için geometrik
kurallar kullandıklarını görmüş ve kaynağını sormuştu. Kaynak, ustadan çırağa
geçen zanaat bilgisiydi. Bunlar arasında benzer üçgenler, Pisagor kuralı gibi
hepimizin bildiği basit geometrik kurallar vardı. Tales’in dehası ise, bu
kuralların ispat edilebilir kesin bilgiler olduğunu keşfetmesi ve bunları
teoremler haline getirererk ispat kavramını geliştirmiş olmasıydı. Tales bu
keşifle çok heycanlanıp, Miletos’a dönünce bunu Anaksimandros’a anlattığı
söylenir ve bu iki kafadar dinden bağımsız olarak doğa olaylarını bilip bilemeyeceklerini
düşünmeye başladılar. “Acaba”
diyorlardı, “Şu içinde yaşadığımız
dünyanın da geometri gibi “akılcı” bir açıklaması var mıdır?” İşte en eski belgelenmiş kayıtlarla
modern bilimin doğuşu, bu iki arkadaşın bu soruya verdiği cevaplar ile
olmuştur.
Bu
basit sorunun tek ve çok makul bir amacı var. İnsanoğlunun içinde yaşadığı
çevreyi anlama isteği. Avcı-toplayıcı insanlardan beri bu istek mevcut. Onlar
için bu isteğin sebebini anlamak güç değil zira anlayamadığı, kavrayamadığı bir
doğada hayatta kalması mümkün değil. Bir ölüm-kalım meselesi.
Tales
ve Anaksimandros devrinde bu sorular daha çok , dinden ve tanrılardan bağımsız
olarak bu çevreyi anlayıp, olan biteni önceden kestirebilir miyiz, bu bilgiyi
kendi yararımıza kullanabilir miyiz veya bazı olayların önüne geçebilir miyiz
amacıyla soruluyordu. Bu da en nihayetinde modern bilimin temellerinin
oluşmasını sağladı. Bilimin temel
taşları olduğunu düşündüğüm üç kavram var. Merak, eleştiri ve Akıl. Bu yüzden
insann en büyük silahı aklıdır ve bunu kullanarak çevresini öğrenmek, bilgiye
ulaşmaya çalışmak insanoğlunun en büyük macerasıdır.
Günümüzde
ise bilim ve teknolojinin de yardımıyla çevremizi anlama ve analiz etme gücümüz
çok ileri seviyelere ulaştı. Her anımıza etki eden sihirli bir kelime var ”AKIL”. Çevremizi gözetleme ve analiz
etme gibi alanlardaki kavramı ise “Akıllı
Nesneler” olarak adlandırıyoruz.(Smart
Objects). Bu nesneler internet bağlantısı aracılığı ile hayatlarımızı
kolaylaştırıyor , bize destek oluyor hatta bizim sağlığımızı dahi düşünüyor.
Akıllı
nesneler, internete bağlı olarak, çevredeki verileri toplayan, analiz eden ve
gerçek zamanlı olarak bize destek sağlaya araçlar olarak adlandırılabilir. Bu
nesneler, evimizi, çocuklarımızı izleyebilir, sıcaklık, nem gibi verileri
toplayabilir, size tavsiyeler verebilir hatta doktorunuza veya koçunuza bilgi
gönderebilir. Kısaca sizin çevrenizi analiz ederek, kontrol etmenize yardımcı
olan nesnelerdir. Farklı ihtiyaçlara yönelik geliştiren çok sayıda akıllı
nesneler mevcut. Bunlardan seçtiğim 8 tanesini sizinle paylaşmak istiyorum.
Anne-Baba olmak ve bebek yetiştirmek, ciddi
dikkat gerektiren bir beceri. İletişim kuramadığınız bir varlığın, sorunlarını
anlamaya çalışmak oldukça zor. Önemli
problem belirtilerini anlayamamak, gözden kaçırmak ise ciddi risk oluşturan bir
durum. “Smart Diapers”, akıllı bir
bebek bezi. Bebek bezi içindeki sensörler ile bebeğin hidrasyonunu, böbrek
sağlığını kontrol etmemize yardımcı oluyor. Bez, bebeğin idrarini analiz ederek
bakterileri tespit edebiliyor ve protein seviyesini ölçebiliyor. Bez değişimi,
bebeğin su ihtiyacı veya bebek doktorundan randevu alınması gibi konularda
ebeveynlere önerilerde bulunuyor ve genç ebeveynlere destek olarak,
rahatlamalarına yardım ediyor.
Akıllı
giysi kapsamında yetişkinlerde ise “OM
Signal” vücut verilerini toplayan akıllı bir T-shirt olarak karışımıza
çıkıyor. Fiber kumaş altındaki sensörler yardımıyla kalp atışı, kan basıncı,
vücut sıcaklığı ve kandaki oksijen oranını takip ederek , sürekli analiz
ediyor. Önemli bir toplantı öncesi stres seviyenizi ölçerek, size derin bir nefes
almanızı tavsiye ediyor veya koşu sırasında kalp atışınız aşırı yükselirse,
size yavaşlamanızı söylüyor. Diğer bir akıllı giysi ise Ministry of Supply adlı girişimin
geliştirdiği, içinde akıllı termostat
bulunan “Mercury” adlı mont. Tüm
hava şartlarına dayanıklı ve ses ile kontrol edilebiliyor. Mont, optimal
sıcaklığımıza göre otomatik olarak ısınıyor. Kısaca giysilerimiz bizi
gözetliyor diyebiliriz.
Akıllı
nesne denince akla genel olarak şehir hayatına özgü gibi fikir gelebilir. Ancak
aksine akılı nesneler, kırsal yaşama ve tarıma da odaklanmış durumda. “Pure Sense” , toprağa yerleştirilmiş
bir sensör sistemi. Bu sensörler , sulama sistemine bağlı. Toprağın nemini,
bitkilerin su ihtiyacını ölçüyor ve gerektiğinde sulama sistemini çalıştırıyor.
Ayrıca gübreleme için de kullanılabiliyor. Arazi verilerini gerçek zamanlı
takip ederek, ne kadar sulama yapıldığını, ne kadar gübre kullanıldığını analiz
ediyor. Böylece verimi artırarak, çevresel etkileri de azaltıyor.
Kırsal
yaşamdan yine günümüzün çalışma yerleri olan ofislere gelelim. Oturmak, zamanın
en büyük hastalıklarından olarak gösteriliyor ve maalesef ofis yaşamı bizi
neredeyse tüm gün oturmaya mahkum etmiş durumda. Sürekli oturmanın sigaradan daha zararlı
olduğundan bahsediliyor ve uzmanlar yirmi
dakikada bir, kalkarak hareket etmemizi tavsiye ediyorlar. Bu noktada yine imdadımıza akıllı nesneler
yetişiyor. Her gün kullandığınız mobilyaların sizi ve sağlığınızı düşündüğünüzü
hayal edin. “Stir Kinetic Desk”
sensörler yardımıyla, çalışma masanıza oturduğunuzda duruşunuzu,
davranışlarınızı analiz ediyor ve bu bilgiler aracılığıyla , ihtiyaçlarınıza
göre, hidrolik ayaklar sistemi ile masa boyu gün boyu değişiyor. Hatta birkaç
saatliğine ayakta çalışma imkanı da sunuyor. Günlük işin yarısını ayakta yapmak,
2 saatlk yürüyüşe eşit fayda sağlıyor. Aynı zamanda gerçek zamanlı kalori
yakımını hesaplayarak sizinle paylaşıyor.
Hastalandığınızı
veya bir yakınınızın hastalandığını düşünün. İlaçlarınızı doğru bir şekilde
kullanıyor musunuz? “Glowcap Connect”
akıllı bir ilaç kutusu olarak, ilaçların doğru şekilde alınmasını sağlıyor. Tek
yapmanız gereken detayları girmek. Böylece sensörler ile tedavinin doktor
reçetesine uygun gidip gitmediğini kontrol ediyor. Eğer ilaç alma unutulursa,
kutu ses çıkararak, yanıp sönüyor. Hatta ilaç bitmeden, sürekli ilaç aldığınız
eczaneye sipariş geçerek, tedavinin aksamadan devam etmesini sağlıyor.
Akıllı
nesnelerin bize diğer bir faydası ise alışkanlık kazanmak veya bazı
davranışları terk etmek konusunda bize yardımcı olması. “Hapi Fork” , Fransa’da geliştirilen, elektronik, akıllı bir çatal.
Daha iyi ve sağlıklı yeme alışkanlığı kazanmamız için destek oluyor. Sık sık hızlı yemek yiyoruz. Bu da sindirim
sistemimizi olumsuz etkileyerek, doygunluk hissini geciktiriyor. Sindirim
sistemimiz daha fazla yoruluyor. Akıllı çataldaki sensörler yeme hızımızı
ölçerek, çok hızlı ise titriyor. Böylece hızlı yeme alışkanlığını terk etmemize
yardımcı olarak, daha sağlıklı yemek yememizi sağlıyor.
Genelde
bu uygulamalar modern günlük yaşamın
şartlarını iyileştirmeye yönelik gibi gözüküyor. Ancak dünyanın birçok yerinde
hayatını devam ettirecek minimum koşullara sahip olmayan insanlar yaşıyor.
Afrika kırsalındaki, düzgün çalışan içme suyu pompaları, orada yaşayan insanlar
için hayati öneme sahip. Ancak bunların izlenmesi ve sürekli düzgün
çalışmasının sağlanması çoğu zaman oldukça zor ve maliyetli. “Smart Hand Pumps” , Oxford
Üniversitesinden bir araştırma ekibinin geliştirdiği, su kuyularındaki
pompalara vericiler yerleştirerek, su akışının izlenebildiği bir uygulama. Su
yetersizliği durumunda, en yakın köye SMS gönderiyor ve araştırmacılar, bu gibi problemleri tespit ederek, bu aletin
sorunları öngörebilmesini ve içme suyuna devamlı erişim sağlanmasını umuyorlar.
Tüm
bu uygulamalar hayatımızı daha fazla kontrol etmemize yardımcı oluyor. Daha
fazla endişeliyiz ve daha fazla doğru seçim yapmaya çalışıyoruz. Dijital
teknolojiler, dünyayı daha şeffaf hale getiriyor. Devreler ve sensörler
aracılığıyla her şey daha minyatür bir halde hayatımıza giriyor ve en önemlisi
bu sayede daha fazla kontrol sahibi gibi hissediyoruz.
Birinci
nesil akıllı nesneler, denetleme ve gözlem işlevlerine sahip. Bebeğin sağlığı,
evin sıcaklık ve nemi, tarlanın kontrolü gibi. İkinci nesile geçtiğimizde
denetleme ve gözlemin ötesinde, bu bilgileri kullanarak bize koçluk veren,
akıllı asistanlara sahip olduk. Hapifork, OM Signal gibi. Üçüncü nesil ise
otonom ve bağımsız hareket edebilen akıllı nesneler. Karar alma ve sizin
yerinize harekete geçme özelliğine sahipler. Stir Kinetic Desk örneğinde olduğu
gibi.
Sonuç
olarak şunu söyleyebilirim. Basit ve
hayatımızı kolaylaştıran kararları akıllı nesnelere bırakabiliriz. Ancak yine
de neleri akıllı nesnelerin kontrolüne bırakacağımız bize bağlı. En nihayetinde
insanın da tek silahı AKLI.
23.02.2018
Seyfi
Şerifoğlu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder