26 Ocak 2018 Cuma

Sosyal Medya Üzerine

“Değişmeyen tek şey, değişimin kendisidir.” Diyor Herakleitos. Günümüzden yaklaşık 2500 yıl önce bunları söylerken sanıyorum ki değişimin hızına işaret etmiyordu. Günlük hayatında ve yaşadığı zaman boyunca çevresinde olan biteni çok iyi gözlemlemiş biri olarak her şeyin değiştiğini vurgulamak istiyordu. Bugün ise konuştuğumuz bu değişimin hızı.
                Bize bu imkanları veren ise son çeyrek yüzyılda teknoloji alanındaki müthiş atılım ve ilerleme. Teknoloji alanında uzman değilim. Amacım sadece meraklı, umutlu ve bazen endişeli bir birey olarak bu alandaki öğrendiğim bazı konulardaki bilgileri sizinle paylaşmak.
                Teknolojinin hayatımıza girmesi, internetin keşfi, akıllı telefonlar, akıllı aletler, sosyal medya gibi yeni kavramları da beraberinde getirdi.  Medya sosyalleşirken, insanların asosyalleştiğinden yakınsak dahi bu konuda bir şey yapmaya da istekli değiliz. Zira bunun önüne geçebilecek bir şey, en azından şimdilik mümkün görünmüyor.
                Tüm bu endişeli durumu bir kenara bırakıp, 2017 yılından küçük bir çerçeve sunmak istiyorum. Yaklaşık 7,5 milyar dünya nüfusunun yarısı 3,7 milyar insan internet erişimine sahip. Aktif sosyal medya kullanıcı sayısı ise nüfusun %37’si olan 2,7 milyar. İnternet kullanıcı sayısı yıllık %10 artarken, aktif sosyal medya kullanıcı sayısı yıllık %21 oranın artış gösteriyor.  Devasa bir sanal alem içindeyiz. Bunun içinde olmaktan zevk alıyoruz. Her anımızı paylaşmak, takip ettiğimiz veya etmediğimiz insanların her anına tanık olmak artık rutin bir aktivite bizim için. Ancak bunun yanında mahremiyet, kişisel bilgi güvenliği gibi konularda ise endişeli sesler yükseliyor. Daha da önemlisi ve bana göre en tehlikeli olan ise bu alemin zihnimizde yarattığı ,bizi psikolojik olarak etkileyen ideal yaşam, ideal ilişki ,ideal aile gibi kavramların sosyal medya üzerinden ulaşılması  gereken birer hedef olarak empoze edilmesi. Yine de her anımızı internete bağlı ve bağımlı olarak geçirmekten vazgeçmek mümkün değil. Sosyal Medya, Akıllı Aletler, Birbirine Bağlı Araçlar, Paylaşım Ekonomisi gibi teknoloji ile hayatımıza girmiş yüzlerce kavram mevcut.
                Size bu kavramlar ile ilgili yapılmış olan uygulamaların bir kısmından ve bu kavramların hayatımızı nasıl değiştirdiğinden ve kolaylaştırdığından bahsetmek istiyorum. Bu kavramlara “Sosyal Medya” ile başlayalım. Şüphesiz hepimiz bir şekilde sosyal medya ile bağlantı içindeyiz. Tüm sosyal medya uygulamalarını kullanmasak dahi- ki bu mümkün gözükmüyor- bugün hangimiz instagramda hikaye paylaşmıyor. Hangimiz sms yerine Whatsapp kullanmıyor? Telefon konuşmaları bile bu platformlar üzerinden yapılmaya başlandı. Yurtdışı ile yapacağınız bir görüşmeye yüksek faturalar ödemek yerine, Wifi bağlantınızın ve Whatsapp’ınızın olması yeterli. Facebook, Youtube gibi canlı yayın özelliği olan platformlar sayesinde akıllı telefon ile gelişmiş kameralara ve stüdyolara ihtiyaç bile kalmadı.
 Bu alandaki tüm bu gelişmeler ihtiyaçlardan ortaya çıkıyor. Sosyal medya kullanımı için internete gereksinim duyuyoruz. Ancak internetsiz sosyal medya kullanma ihtiyacımıza çözüm olarak “FIRECHAT” uygulaması karşımıza çıkıyor. FireChat, wifi ve 3G internet erişimine ihtiyaç duymadan, aynı ortamdaki kişileri Bluetooth ve wifi bağlantı teknolojisini kullanıp geçici-yerel bir ağ oluşturarak kullanıcıları birbirine bağlıyor. Kullanıcı hareket ettikçe ağ değişiyor ve özellikle konser gibi büyük organizasyonları hedef kitle olarak alan bir uygulama. Bu sayede internet olmadan sosyal medya kullanmak mümkün hale geliyor.
Sosyal medyanın kullanıcılarına sağladığı, seslerini duyurabilme özelliği ise “PUBLİK DEMAND” ile hayata geçirilmiş. Müşterilerin, şirketler, markalar hakkında şikayetlerini yazdıkları bir platform. Türkiye’de şikayetvar.com sitesinin benzeri ancak yazılanlara ses ekleme opsiyonu da mevcut.
Bu şikayetler şirketlere gönderiliyor ve webde yayınlanıyor. Müşterinin elinde olan bir silah olarak düşünebiliriz. Şirketlerin de buna duyarsız kalmaları mümkün gözükmüyor. Sonuçta hiçbir şirket şikayetlerin çözüme kavuşmadan, 2,7 milyar kullanıcısı olan bir sanal bir alemde dolaşmasını istemez. Bu şikayetlere en kısa sürede çözüm üretmek zorundalar ki güvenilirlik ve saygınlıkları sarsılmasın.
Şirketlerin diğer bir saygınlık ölçütü ise sosyal medyadaki varlığı, etkisi ve etkileşimler. Bu anlamda en önemli kriter ise takipçi sayısı. Ancak bu durumun sahte hesaplar kullanarak manipüle edilme riski de oldukça yüksek. “ STATUS PEOPLE” adlı uygulama ise bu sahte hesapları tespit edip engelleyerek, markanın veya şirketin gerçek takipçi sayısını ortaya çıkarıyor. Bu sayede sosyal medya ile şirket saygınlığının değerlendirilmesi daha sağlıklı olabiliyor.
Şirketlerin güvenilirliği ve saygınlığı kadar bireylerin de sosyal medyadaki saygınlığı önemli. 20.yy’da borçlar, kişini toplumdaki güvenilirlik ve saygınlığına göre verilirdi ama artık elimizde sosyal medya var. ”LENDDO”, bu saygınlığın ve güvenilirliğin dijital hali. Facebook, Twitter, Google ve Linkedin gibi sosyal ağlardaki bağlantılarının kalitesine göre üyelerine bir skor veriyor. Arkadaş profiliniz, bağlantı sayısı ve kalitesi, güvenilirliğiniz hakkında çok şey söylüyor ve  bu uygulama gelişmekte olan ülkelerde, banka geçmişi olmayan kişilere kredi skoru vermek için kullanılıyor. 
Sosyal medya etkileşimi ve kullanımındaki artış, kişisel bilgi güvenliğini de ön plana çıkartıyor. Kişilerin bu konudaki endişesine ise “ELLO” , anomim olmak, sosyal medyanın geleceği mottosu ile çözüm üretiyor. Diğer sosyal ağlar gibi paylaşım yapabildiğin ancak kişisel bilgilerini paylaşmayan bir sosyal ağ ve kullanıcılar sadece davet edilerek üye olabiliyorlar.
Sosyal medyanın kişilere bir özgürlük verdiğinden bahsettik. Seslerini duyurabilme gücü. Bu sebeple kullanıcılar aklına gelen her şeyi bazen düşünerek, bazen düşünmeden paylaşıyorlar. IBM tarafından geliştirilen “TWİTTER PERSONALİTY ANALYSİS” programı ise kullandığınız kelimelerden kişiliğinizi analiz ediyor ve psikolojik portrenizi çıkarıyor. Yapılan psikolojik testlerde kıyasladığında ise %80 doğruluk payına sahip. Şirketler, mülakata çağırdıkları adayları kişilik testine sokmasına gerek kalmadan, sadece Twitter’a veya genel olarak sosyal medyadaki paylaşımları üzerinden kişiliğini analiz edebilecek ve belki de mülakata dahi çağırmadan bunu yapıp, eleyebilecek.
Son olarak ise sosyal medyanın kişisel hedeflerimize ulaşma konusunda bize nasıl destek olduğundan bahsedeyim. “VİRTUAL FRİDGELOCK” sizin iyiliğiniz için sizi takip eden, Brezilyalı yazılımcıların geliştirdiği bir uygulama. Obezite ve kötü yeme alışkanlığını önlemek için sosyal ağın gücünü kullanıyor. Diyette iken buna sadık kalmanıza yardım ediyor. Hatta buzdolabı kapağına yerleştirdiğiniz bir aygıt ile gece buzdolabını açtığınızda Facebook arkadaşlarınıza bildirim gidiyor ve arkadaşlarınızın sizi uyarmasını sağlıyor.  Sürekli diyeti bozanlar için ise bir nevi kamçı mahiyetinde.  Diğer bir uygulama ise “LİFT”. Koyduğunuz kişiler hedefleriniz için sosyal ağınızı harekete geçiriyor ve o hedeflerle ilgili video vb. bilgileri sizinle paylaşarak programınıza sadık kalmanıza yardımcı oluyor.
Bahsettiğim tüm bu uygulamalar sosyal medyanın gücünü hayatımızı ne kadar etkilediğini ve hayatımızı ne kadar kolaylaştırdığını gösteriyor. Ancak bir yandan tüm bu kontrolü dijital ortama bırakmak, kendi hayatımızın kendi kontrolümüzden çıktığı endişesini yaratması oldukça mümkün gözüküyor. Bu sebeple bunların kullanımı ile ilgili ince çizgi kullanıcıların elinde. Temelde tüm bu uygulamalar belirli bir ihtiyaca yönelik ortaya çıkıyor ve kullanılıyor.
Sonuç olarak, milyarlarca insanın birbirine bu araçlar ile bağlı olduğu bir dünyada bunlardan uzak kalmak zor ancak ne kadar yakın olacağımızı biz belirlemek zorundayız. Tarihin hiçbir zamanında ulaşılması bu kadar kolay olmamış olan bilgiye ulaşmak için kullanıyorsak, doğru yolda kullandığımızı şahsım adına söyleyebilirim. Tüm kullanım faaliyetlerimiz, bizi bir adım ileri götürmeyen işler ise şayet söylediklerimin tam tersi geçerli. Yanlış yoldayız demektir. Muhakkak ulaşılmak istenen bilgi ve bu bilginin faydası kullanıcıya bağlıdır. Bugün doğru dediğimiz, yarın yanlışlanabilir ve geçerliliğini yitirerek değişebilir.
Çünkü tarihin tek değişmezi, değişimin kendisidir.

Not:Bazı uygulamalar şuan kullanılmıyor olabilir ancak önemli olan uygulamanın arkasındaki düşünce yapısıdır.

Seyfi Şerifoğlu

24.01.2018

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder