“Değişmeyen tek şey,
değişimin kendisidir.”
Diyor Herakleitos. Günümüzden yaklaşık 2500 yıl önce bunları söylerken
sanıyorum ki değişimin hızına işaret etmiyordu. Günlük hayatında ve yaşadığı
zaman boyunca çevresinde olan biteni çok iyi gözlemlemiş biri olarak her şeyin
değiştiğini vurgulamak istiyordu. Bugün ise konuştuğumuz bu değişimin hızı.
Bize bu imkanları
veren ise son çeyrek yüzyılda teknoloji alanındaki müthiş atılım ve ilerleme.
Teknoloji alanında uzman değilim. Amacım sadece meraklı, umutlu ve bazen
endişeli bir birey olarak bu alandaki öğrendiğim bazı konulardaki bilgileri
sizinle paylaşmak.
Teknolojinin
hayatımıza girmesi, internetin keşfi, akıllı telefonlar, akıllı aletler, sosyal
medya gibi yeni kavramları da beraberinde getirdi. Medya sosyalleşirken, insanların
asosyalleştiğinden yakınsak dahi bu konuda bir şey yapmaya da istekli değiliz.
Zira bunun önüne geçebilecek bir şey, en azından şimdilik mümkün görünmüyor.
Tüm bu endişeli durumu
bir kenara bırakıp, 2017 yılından küçük bir çerçeve sunmak istiyorum. Yaklaşık
7,5 milyar dünya nüfusunun yarısı 3,7 milyar insan internet erişimine sahip.
Aktif sosyal medya kullanıcı sayısı ise nüfusun %37’si olan 2,7 milyar.
İnternet kullanıcı sayısı yıllık %10 artarken, aktif sosyal medya kullanıcı
sayısı yıllık %21 oranın artış gösteriyor.
Devasa bir sanal alem içindeyiz. Bunun içinde olmaktan zevk alıyoruz.
Her anımızı paylaşmak, takip ettiğimiz veya etmediğimiz insanların her anına
tanık olmak artık rutin bir aktivite bizim için. Ancak bunun yanında
mahremiyet, kişisel bilgi güvenliği gibi konularda ise endişeli sesler
yükseliyor. Daha da önemlisi ve bana göre en tehlikeli olan ise bu alemin
zihnimizde yarattığı ,bizi psikolojik olarak etkileyen ideal yaşam, ideal
ilişki ,ideal aile gibi kavramların sosyal medya üzerinden ulaşılması gereken birer hedef olarak empoze edilmesi.
Yine de her anımızı internete bağlı ve bağımlı olarak geçirmekten vazgeçmek
mümkün değil. Sosyal Medya, Akıllı Aletler, Birbirine Bağlı Araçlar, Paylaşım
Ekonomisi gibi teknoloji ile hayatımıza girmiş yüzlerce kavram mevcut.
Size bu kavramlar ile
ilgili yapılmış olan uygulamaların bir kısmından ve bu kavramların hayatımızı
nasıl değiştirdiğinden ve kolaylaştırdığından bahsetmek istiyorum. Bu
kavramlara “Sosyal Medya” ile başlayalım. Şüphesiz hepimiz bir şekilde sosyal
medya ile bağlantı içindeyiz. Tüm sosyal medya uygulamalarını kullanmasak dahi-
ki bu mümkün gözükmüyor- bugün hangimiz instagramda hikaye paylaşmıyor.
Hangimiz sms yerine Whatsapp kullanmıyor? Telefon konuşmaları bile bu
platformlar üzerinden yapılmaya başlandı. Yurtdışı ile yapacağınız bir
görüşmeye yüksek faturalar ödemek yerine, Wifi bağlantınızın ve Whatsapp’ınızın
olması yeterli. Facebook, Youtube gibi canlı yayın özelliği olan platformlar
sayesinde akıllı telefon ile gelişmiş kameralara ve stüdyolara ihtiyaç bile kalmadı.
Bu alandaki
tüm bu gelişmeler ihtiyaçlardan ortaya çıkıyor. Sosyal medya kullanımı için
internete gereksinim duyuyoruz. Ancak internetsiz sosyal medya kullanma
ihtiyacımıza çözüm olarak “FIRECHAT”
uygulaması karşımıza çıkıyor. FireChat, wifi ve 3G internet erişimine ihtiyaç
duymadan, aynı ortamdaki kişileri Bluetooth ve wifi bağlantı teknolojisini
kullanıp geçici-yerel bir ağ oluşturarak kullanıcıları birbirine bağlıyor. Kullanıcı
hareket ettikçe ağ değişiyor ve özellikle konser gibi büyük organizasyonları
hedef kitle olarak alan bir uygulama. Bu sayede internet olmadan sosyal medya
kullanmak mümkün hale geliyor.
Sosyal medyanın kullanıcılarına sağladığı,
seslerini duyurabilme özelliği ise “PUBLİK
DEMAND” ile hayata geçirilmiş. Müşterilerin, şirketler, markalar hakkında
şikayetlerini yazdıkları bir platform. Türkiye’de şikayetvar.com sitesinin
benzeri ancak yazılanlara ses ekleme opsiyonu da mevcut.
Bu şikayetler şirketlere gönderiliyor ve webde yayınlanıyor. Müşterinin
elinde olan bir silah olarak düşünebiliriz. Şirketlerin de buna duyarsız
kalmaları mümkün gözükmüyor. Sonuçta hiçbir şirket şikayetlerin çözüme kavuşmadan,
2,7 milyar kullanıcısı olan bir sanal bir alemde dolaşmasını istemez. Bu
şikayetlere en kısa sürede çözüm üretmek zorundalar ki güvenilirlik ve
saygınlıkları sarsılmasın.
Şirketlerin diğer bir saygınlık ölçütü ise sosyal
medyadaki varlığı, etkisi ve etkileşimler. Bu anlamda en önemli kriter ise
takipçi sayısı. Ancak bu durumun sahte hesaplar kullanarak manipüle edilme
riski de oldukça yüksek. “ STATUS
PEOPLE” adlı uygulama ise bu sahte hesapları tespit edip engelleyerek,
markanın veya şirketin gerçek takipçi sayısını ortaya çıkarıyor. Bu sayede
sosyal medya ile şirket saygınlığının değerlendirilmesi daha sağlıklı
olabiliyor.
Şirketlerin güvenilirliği ve saygınlığı kadar
bireylerin de sosyal medyadaki saygınlığı önemli. 20.yy’da borçlar, kişini
toplumdaki güvenilirlik ve saygınlığına göre verilirdi ama artık elimizde
sosyal medya var. ”LENDDO”, bu
saygınlığın ve güvenilirliğin dijital hali. Facebook, Twitter, Google ve
Linkedin gibi sosyal ağlardaki bağlantılarının kalitesine göre üyelerine bir
skor veriyor. Arkadaş profiliniz, bağlantı sayısı ve kalitesi, güvenilirliğiniz
hakkında çok şey söylüyor ve bu uygulama
gelişmekte olan ülkelerde, banka geçmişi olmayan kişilere kredi skoru vermek
için kullanılıyor.
Sosyal medya etkileşimi ve kullanımındaki artış,
kişisel bilgi güvenliğini de ön plana çıkartıyor. Kişilerin bu konudaki
endişesine ise “ELLO” , anomim
olmak, sosyal medyanın geleceği mottosu ile çözüm üretiyor. Diğer sosyal ağlar
gibi paylaşım yapabildiğin ancak kişisel bilgilerini paylaşmayan bir sosyal ağ
ve kullanıcılar sadece davet edilerek üye olabiliyorlar.
Sosyal medyanın kişilere bir özgürlük verdiğinden
bahsettik. Seslerini duyurabilme gücü. Bu sebeple kullanıcılar aklına gelen her
şeyi bazen düşünerek, bazen düşünmeden paylaşıyorlar. IBM tarafından
geliştirilen “TWİTTER PERSONALİTY
ANALYSİS” programı ise kullandığınız kelimelerden kişiliğinizi analiz
ediyor ve psikolojik portrenizi çıkarıyor. Yapılan psikolojik testlerde
kıyasladığında ise %80 doğruluk payına sahip. Şirketler, mülakata çağırdıkları
adayları kişilik testine sokmasına gerek kalmadan, sadece Twitter’a veya genel
olarak sosyal medyadaki paylaşımları üzerinden kişiliğini analiz edebilecek ve
belki de mülakata dahi çağırmadan bunu yapıp, eleyebilecek.
Son olarak ise sosyal medyanın kişisel
hedeflerimize ulaşma konusunda bize nasıl destek olduğundan bahsedeyim. “VİRTUAL FRİDGELOCK” sizin iyiliğiniz
için sizi takip eden, Brezilyalı yazılımcıların geliştirdiği bir uygulama.
Obezite ve kötü yeme alışkanlığını önlemek için sosyal ağın gücünü kullanıyor.
Diyette iken buna sadık kalmanıza yardım ediyor. Hatta buzdolabı kapağına
yerleştirdiğiniz bir aygıt ile gece buzdolabını açtığınızda Facebook
arkadaşlarınıza bildirim gidiyor ve arkadaşlarınızın sizi uyarmasını sağlıyor. Sürekli diyeti bozanlar için ise bir nevi
kamçı mahiyetinde. Diğer bir uygulama
ise “LİFT”. Koyduğunuz kişiler
hedefleriniz için sosyal ağınızı harekete geçiriyor ve o hedeflerle ilgili video
vb. bilgileri sizinle paylaşarak programınıza sadık kalmanıza yardımcı oluyor.
Bahsettiğim tüm bu uygulamalar sosyal medyanın
gücünü hayatımızı ne kadar etkilediğini ve hayatımızı ne kadar
kolaylaştırdığını gösteriyor. Ancak bir yandan tüm bu kontrolü dijital ortama
bırakmak, kendi hayatımızın kendi kontrolümüzden çıktığı endişesini yaratması
oldukça mümkün gözüküyor. Bu sebeple bunların kullanımı ile ilgili ince çizgi
kullanıcıların elinde. Temelde tüm bu uygulamalar belirli bir ihtiyaca yönelik
ortaya çıkıyor ve kullanılıyor.
Sonuç olarak, milyarlarca insanın birbirine bu araçlar
ile bağlı olduğu bir dünyada bunlardan uzak kalmak zor ancak ne kadar yakın
olacağımızı biz belirlemek zorundayız. Tarihin hiçbir zamanında ulaşılması bu
kadar kolay olmamış olan bilgiye ulaşmak için kullanıyorsak, doğru yolda
kullandığımızı şahsım adına söyleyebilirim. Tüm kullanım faaliyetlerimiz, bizi
bir adım ileri götürmeyen işler ise şayet söylediklerimin tam tersi geçerli.
Yanlış yoldayız demektir. Muhakkak ulaşılmak istenen bilgi ve bu bilginin
faydası kullanıcıya bağlıdır. Bugün doğru dediğimiz, yarın yanlışlanabilir ve
geçerliliğini yitirerek değişebilir.
Çünkü tarihin tek değişmezi, değişimin kendisidir.
Not:Bazı uygulamalar şuan kullanılmıyor olabilir ancak önemli olan uygulamanın arkasındaki düşünce yapısıdır.
Seyfi Şerifoğlu
24.01.2018
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder