The Farthest adlı belgesel Voyager 1 ve 2 'nin macerasını anlatıyor bize. Bu büyük insanlık başarısını anlatan belgeselde beni en çok etkileyen çok küçük bir detay var ve bu küçük detay , çok büyük bir farkındalık sağlaması açısından muazzam bir öneme sahip. 5 Eylül 1977 tarihinde fırlatıldıktan 36 yıl sonra ancak güneş sistemimiz dışına, yıldızlar arası uzaya çıkabiliyor. 36 yıl sonra ! Azami hızı 62.140 km/saat olduğu düşünüldüğünde , sadece 1,5 ışık yılı boyutundaki güneş sistemimizden çıkması 36 yıl sürüyor .Gözlemlenebilir evrenin büyüklüğünün 93 milyar ışık yılı olduğunu bildiğimizde ise şaşkınlığım, heyecanım ve merakım kat be kat artıyor. Bu belgeselde Voyager 1'in Satürn'ü geçtikten sonra halkaları içinden çektiği aşağıdaki dünya fotoğrafı (en sağ halkanın ortasındaki soluk mavi nokta)ise bu küçüklüğü ve büyüklüğü bir kez daha gözler önüne seriyor. Evren, bizi hayretler içinde bırakmaya devam etmeye devam ediyor. Sizinle Barış Özcan'ın bu konuda yaptığı videoyu paylaşıyorum ve orijinal anlatımıyla Carl Sagan'ı.
Şairler astronot olsaydı neler hisseder, dünyayı nasıl tarif ederlerdi diye düşünürüm bazen. Bunu anlamanın en kolay yolu şairleşen astronotların sözlerine kulak vermek herhalde. Ayda yürüyen ilk kişi Neil Armstrong, oradan dünyayı görünce işte tam olarak bu etkiye yakalanmış. “Birden farkına vardım ki, o küçük mavi bezelye tanesi bizim dünyamızdı” diyor Armstrong. Sonra bir gözünü kapatıp baş parmağını kaldırarak dünyanın üstüne koymuş. O anda bunu yaparken kendini bir dev gibi hissedeceğine çok çok küçük hissetmiş. Uzaya çıkan Sultan bin Salman Al Saud ise yolculuğunu şöyle anlatıyor: “ilk gün hepimiz kendi ülkelerimizi işaret ettik. 3. veya 4. gün birbirimize kıtaları gösteriyorduk. 5. gün geldiğinde sadece tek bir dünya gördük." diye anlatıyor Barış Özcan.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder