Beni iyi dinleyin. Size şimdi anlatacaklarım öyle kimsenin bilmediği şeyler değil. Olsun. Siz yine de beni çok iyi dinleyin.
Üç gün önce alt komşumuz vefat etti. 75’inde bir kadındı. Yalnız yaşıyordu. Kimi kimsesi yoktu , ara ara uğrayan birkaç akrabasından başka. Öylece gitti, yapılmış ancak yaşanmamış planlarıyla. Evet, 75’inde bile planları vardı. Yine de her ölüm , erken ölümdür. Cenazesinde her an herkese olabilecek gerçeği tekrar hatırladım. Özellikle bu kelimeyi kullanıyorum çünkü maalesef unutuyoruz. Unutuyoruz sonumuzun 5 metre beze sarılıp, toprak altı olduğunu.
Size çok karamsar görünmüş olduğumu biliyorum. Anlatmak istediğimi güçlendirmek için, önemini kavratmak için tüm bu çabam. Çünkü hayatın kıymetini, ölümü hatırlayınca anlıyoruz gibi geliyor. “Ölümü hatırla ki, hayat bulasın.” Diyor Hz. Ebubekir. Ne kadar derin!
Hayattan keyif almaktan, hayatın farkına varmaktan bahsediyorum. Hem de basit şeylerden keyif almak. Ben mesela meyveleri çok severim ama muz ve çilek yemekten keyif alıyorum. Böyle basit şeyler işte. Hani o çok ünlü söz var. “ Carpe Diem.” Anı yaşa diyorlar. Diğer anlamı ise ‘anı yakala’. Zaman akıp giderken onu yakalamak ve yaşamak. Ne büyük mutluluk!
Tüm bunları yazmamın sebebi ise şu aralar okuduğum ‘Küçük Prens’ adlı çocuk kitabından bir bölüm. Gecenin ikisinde sosyal mesaj kaygım alevlendi sanırım. Neyse bitirdim. Umarım beni çok iyi dinlemişsinizdir. Kitaptan bölümü aynen paylaşıyorum. İyilikle kalın.
-Günaydın, dedi Küçük Prens.
- Günaydın, dedi satıcı.
Susuzluk giderici haplar satan bir adamdı bu. Haftada bir hap yuttunuz mu artık canınız bir şey içmek istemiyordu.
- Neden satıyorsun bunları? diye sordu Küçük Prens.
- Zamanın boş yere harcanmasını önlemek için , dedi satıcı. Uzmanların hesaplarına haftada 53 dakika kazanıyorsun.
- Peki bu 53 dakikada ne yapacağız?
- Canın ne isterse.
- “Keyfimce harcayacak 53 dakikam olsaydı, ağır ağır bir çeşmeye doğru yürürdüm.” dedi Küçük Prens.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder